16 Mayıs 2013 Perşembe

Karanlık - II

Karanlığı nasıl tarif edersiniz?

Çok uğraşmaya gerek yok çünkü karanlığın en başarılı tariflerini geçtiğimiz günlerde elle çizilmiş bir karikatür ile dijital biçimde manipüle edilmiş bir fotoğraf karesi yaptı zaten. İlkinde; yani karikatürde, gözleri bağlanmış bir adam yüzü televizyona dönük oturmuş, ekranda ise ağzı bağlanmış bir adam vardı. Konuşması engellenmiş anlatıyor, görmesi engellenmiş bakıyordu. İkincisi ise bir fotoğraftı. Televizyonun karşısına geçmiş bir adam, ekrandan görünen güllük gülistanlık bir Reyhanlı resmine bakıyordu. Resmin arkasında ise patlama sonrası kan gölüne dönmüş, dumanı tüten bir kent enkazı vardı.  

Karanlığı bu iki görüntüden daha iyi ne anlatabilirdi?

Kendi ülkemiz sınırları içindeki Reyhanlı'ya dair bilgileri yabancı basından izleyerek karanlığın içinde bir iki ışık huzmesine yol açabiliyoruz ancak. Birileri elli diyor, elli bir diyor; diğerleri yüz yetmiş. Bunlar ölü sayısı. Kaç adet olduğu çok önemli mi? Bir kayıp bile korkunç. Niye böyle büyük bir risk yüklendi bu halkın sırtına? 

Karanlığa değen ışık, aydınlığa yol açıyor.

Karanlık başka yerlerden de deliniyor o zaman. 

Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye'deki Direnişçi Gruplara 250 milyon Amerikan Doları yardımda bulunduğu söyleniyor.

Nisan ayından beri Time Dergisi'nin doğruluğunu teyid ettirmek için uğraştığı bir video var. 27 saniyelik bir vahşet.

Vahşi videoları izlemek istemiyorum.

Bir kaç sene önce bir tanıdık telefonuna gelen bir mesajı izletmek istemişti. Irak'da milis kuvvetlerince esir alınmış amerikalı bir askeri gösteriyordu. 20'li yaşların başındaki bu amerikalı genç asker dizleri üzerine oturtulmuştu ve tir tir titriyordu. Kendi yaşlarındaki bir şalvarlı genç bıçağı boynuna dayadı ve kafasını kopardı. Bu video kimlerin telefonundan kimlerinkine gidiyordu. İzleyenler niçin mutluluk kahkahaları atıyordu. Bana videoyu gösteren kişinin orta okula giden bir oğlu vardı. Vahşete bakmak, vahşete tapmak bu olsa gerekti.

Vahşet görüntülerini izlemediğimi söylemiştim. Suriye'dekini de izlemedim. Ama içeriğini yabancı haber kanallarından öğrenmiştim zaten:  Suriyeli rejim karşıtı grup komutanlarından Ebu -Sakkar ismi ile de bilinen Halit el Hamid Esad ordusu mensuplarından birinin ölü geçen bedeninin yanına gidiyor. Bıçak bıçak darbesi ile göğsünü deşip, iyi ce kesip kalbini söküp alıyor. Kendisine tezahürat yapan yandaşlarının Allah ü Ekber çığlıkları arasında kalpten kocaman bir ısırık alıp çiğniyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nin yardım paralarının böyle insanlara gitmiş olması o ülkenin vatandaşlarını huzursuz ediyor.

Şimdi nasıl bir taraf olma hali içindeyiz biz?

Bebek ölülerine üzülebiliyoruz da, daha düne kadar kardeşi, komşusu, din kardeşi, dostu olan insanlara aç yamyamlara kızamıyor muyuz?

Başka ülke vatandaşları neden önceliklerimiz arasına alındı?

Öncelikler arasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve onların güvenlikleri kaçıncı sırada?

Biliyor muyuz?

Bilen var mı?

Duygusal mı ülkemizin reaksiyonları, bekleyişleri?

Bu mudur?

Karanlık mıdır? 

Meraklısına Linkler:

2 yorum:

  1. En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır sözüne güvenmek istiyorum.Aklınıza, elinize sağlık.
    Duygu ve düşüncelerin anlatımının en çok gereken şeylerden birisi olduğunu düşünüyorum.
    Sessiz kalmak, yapılana ses çıkarmamak sabır değil onay anlamına gelebilir çünkü.
    Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir...

    YanıtlaSil
  2. yorumsuz..amk ulkeyi ne hale getirdiler, bu adam bi dahaki secimlerde ve ondan sonrada secilir ,cehaletin gozu kor olsun..

    YanıtlaSil

Yorumlar