14 Aralık 2018 Cuma

13 Aralık 2018 Perşembe

Bir Kaza, Üç Resmi Açıklama

Sağlık, Eğitim, Ulaştırma, Ekonomi, konularında on dokuzuncu yüzyıl standartlarına göre bile sınıfta kalmış olmak yetmiyor gibi, resmi uydurmasyonda gelinen son nokta, başkentteki tren faciası sonrası yapılan üç farklı resmi açıklama:

1 - Devletin resmi ajansı, Anadolu Ajansı: 
"Yüksek Hızlı Tren üst geçide çarptı. Çarpışmanın ardından üst geçit vagonların üzerine çöktü."

2 - Ankara Valiliği: 
“Ankara’dan Konya’ya giden Yüksek Hızlı Tren banliyö treniyle çarpıştı.” 

3 - Ulaştırma Bakanlığı: 
"Yüksek Hızlı Tren kontrol lokomotifine çarptı. Lokomotifin orada olmaması gerekiyordu.". 

Neyin nerede olmaması gerektiği bariz. Çalsalar da çalışıyorlar sakızını şaklatanlar... tadı hâlâ güzel mi bari?


Bu yüzyılda, bu kadarı fazla değil mi?

22 Temmuz 2004: 
İstanbul – Ankara seferini yapan Yakup Kadri Karaosmanoğlu adlı hızlandırılmış tren, Sakarya’nın Mekece köyü mevkiinde raydan çıktı, 41 kişi yaşamını yitirdi, 74 kişi yaralandı. 

27 Ocak 2008: 
İstanbul-Denizli seferini yapan Pamukkale Ekspresi Kütahya yakınlarında raydan çıktı. 9 kişi yaşamını yitirdi.
27 Ağustos 2009: 
Bilecik Bozüyük’te Eskişehir-İstanbul seferini yapan tren... 5 kişi hayatını kaybetti.
8 Temmuz 2018: 
Edirne'nin Uzunköprü ilçesinden İstanbul Halkalı'ya gitmek üzere hareket eden tren... 24 kişi yaşamını yitirdi 318 kişi yaralandı.
13 Aralık 2018: 
Ankara-Konya seferini yapan Yüksek Hızlı Tren 9 kişi öldü, 47 kişi yaralandı.



14 Kasım 2018 Çarşamba

22 Ekim 2018 Pazartesi

İmza Günü

İki Mükemmel Boşluk nihayet raflarda. İlk imza İzmir'de, Kabuk Kitabevi'nde. 

26 Eylül 2018 Çarşamba

İki Mükemmel Boşluk

İlk ne zaman başladım anımsamıyorum. Kağıda basılı fotoğrafların bu denli hızlı biçimde hayatımızdan çıkacağını da neden yaptığımı da bilmeksizin; uzun zamandan beri bit pazarı, sahaf, ikinci el eşya satan dükkanlar, eskicilerden fotoğraf topluyorum. Siyah, beyaz, renkli... sahibini kaybetmiş fotoğraflar. Topladıklarım özürlü fotoğraflardı. Kırışmış, yırtılmış, bir köşesinden kopmuş, ortasından makasla birilerinin çıkartıldığı; bir grup fotoğrafı tam çekilecekken içlerinden birinin herkesin baktığından tamamen farklı bir noktaya odaklandığı, tam çekilecekken bir kişinin düştüğü; fotoğrafı çeken kişinin gölgesinin çerçeveye girdiği, dahası çekilen kişinin üzerine bir uğursuzluk alameti gibi düştüğü arızalı fotoğraflardı bunlar. 

Önceleri öylesine yoldum düşerken fotoğraf bulabileceğim yerlere, bir süre sonra gittiğim her yeni şehirde kendimi eskicilerde, eski kitapçılarda fotoğraf izi sürerken buldum. Biriktirdiklerimle başa çıkabilmek için arkalarına kurşunkalemle tarih ve hangi şehirden ve adı aklımda kaldıysa hangi dükkan isimlerini not eder oldu. Bunları ne için topladığımı sonunda fotoğraflar söyledi bana. İki bin yedi senesinde sayıları baş edebileceğimin üzerine çıkınca onları tasnif etmeye karar verdim. Mantık evlilikleri, okul günleri, can sıkıntısı, meraklı gözler, masa başı mesaileri, gölge falı ve geceden sabaha adlarını verdiğim gruplara ayırmaya başladım fotoğrafları. Her bir fotoğrafı arkalarına, artık kaybettikleri sahiplerinin ve kendi düştüğüm notlara bakarak ayırıyordum ki, elimde tuttuğum resmin aynısını mantık evlilikleri adını verdiğim kutuya az evvel attığımı fark ettim. Hemen iki resmi bir araya getirdim. Birisini 1995 yılında Ankara, diğerini 2002 yılında İstanbul'dan satın almışım. Birinde kadının, diğerinde erkeğin yüzünün makasla neredeyse mükemmele yakın bir daire şeklinde kesilip atıldığı iki fotoğrafı, evlilik öncesi stüdyoda çekilmişlerdi. Yüzleri çıkınca resimlerin içinde kalan boşluğa "İki mükemmel boşluk" dedim. Ne olmuştu bu çifte diye düşünmeye başladım. Aradığım onların öyküleri değildi, resmin içinden çıkartılmış yüzlerin bende bıraktığı duygusal izlenimin peşine düştüm. Böylece yazmaya başladım. Biriktirdiğim fotoğrafları tasnif ettiğim yerlerinden çıkarıp bakıyor ve bende uyandırdığı duygu üzerinden öyküler yazıyordum. İşte Gölge Falı'nı oluşturan öyküler böyle doğdular. 


Gölge Falı gerçeküstü öğeler barındıran bazıları da başta büyülü gerçeklik gibi gösterip gerçekliklerini sonradan kanıtlayan öykülerden oluşuyordu. Öyküsünü anlattıklarım; somya altlarında gizlenen bir çocuk, bir odada inzivaya çekilmiş bir melek, kendi öykülerinde kaybolmuş bir yazar, bir günde yaşlanan bir genç kız, şiirlerini unutmuş bir şair, anılarını ütüleyen bir ev hanımı, tüm suretlerini yok etmiş bir kadın, yüzlerdeki gölgelerin anlamlarını okuyan bir adam, falında çıkan kadını bekleyen bir talihsiz aşık, çıktığı ağaçta saklambaç oynayan bir hayalet, bir rüya koleksiyoncusu, kuyruklu yıldızı bekleyen bir adam, içinden tren sesleri geçen bir korkak, adresini şaşırmış bir mektup, çiçek isimli kadınlar, unutulmuş çocuklar ve karamel kokan adadaydı. 

Bilhassa siyah beyaz fotoğraflarda, stüdyolarda çekilmiş olanlarında bile güçlü detaylar gizli. Gölge Falı'ndan sonra onlarla olan yolculuğum tamamlanmadı. Kendimi tekrarlamak da istemiyordum. Fotoğraflardan kolajlar yaparak öykü karakterlerimi birbirine geçen fotoğraflardan yarattım, öykülerini başka fotoğraflardan aldığım parçalar ile yeniden yazdım. Kağıda düşmeleri biraz zaman aldı ama, artık zorlu ve uzun bir yolculuğun sonuna geldik. "İki Mükemmel Boşluk", çok kısa bir süre sonra başkaları ile tanışacak.




24 Eylül 2018 Pazartesi

The Guernsey Literary and Potato Peel Pie Society

II. Dünya Savaşı sonrasında yazar Juliet Ashton, Guernsey Adası sakinlerinin Nazi işgaline dair tecrübelerini aktaracağı bir kitap yazma fikri  düşer. Adaya gider, orada ömürlük dostlar edinir. Kitap, adada yaşayanların yazdığı mektuplardan oluşmaktadır.

Sevgi, dostluk ve dostları kaybetmek üzerine yapılmış; savaş dönemi filmlerine ait klişeler ile modası geçmiş aşk filmi klişelerini buluşturan, zarif esprilerle örülü anlatıma sahip bir film. Duygusal anlar ve izleyicinin yüzüne içten gelen bir gülümseme  yerleştiren sahneler de cabası. Oyuncu seçimleri, cuk oturmuş diyeceğimiz türden ve her biri son derece başarılı.

Aslında soğuk bir kış gününde evde kalınıp izlenecek, yoksunluklara rağmen insanların daha mutlu ve huzurlu olduğu dönemleri anımsatarak insanın içini sımsıcak yapacak filmlerden. ben Eylül'de izledim ama olsun. Epeydir sinema üzerine yazmıyordum vesile oldu. Güzel, temiz film.




The Guernsey Literary and Potato Peel Pie Society - 2018

Yönetmen: 
Mike Newell

Roman: 
Mary Abb Shaffer, Annie Barrows

Senaryo: 
Don Roos, Jevin Hood, Thomas Bezucha

Oyuncular: 
Lily James, Jessica Brown Findlay, Michiel Huisman, 
Tom Courtenay, Katherine Parkinson, Marek Oravec, 
Jack Morris, Mathew Goode, Stephanie Schonfield, 
Pippa Rathborne, Emily Patrick

Görüntü Yönetmeni: 
Zac Nicholson

Kurgu: 
Paul Tothill

Müzik: 
Alexandra Harwood



7 Temmuz 2018 Cumartesi

Isle of Dogs

Hoş film aslında, çaktırmadan hileli seçim olayına bile giriyor.

Filmle ilgili bir yazı için buradan

1 Temmuz 2018 Pazar

Bir Gün Önce

Bu fotoğraf 1 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta çekildi.
Fotoğtaftakilerin çoğu ertesi gün yakılarak öldürüldü.


27 Haziran 2018 Çarşamba

Yemekli, Mutfaklı Filmler

A Woman's Case
The Cook, the Thief, His Wife & Her Lover
Soul Kitchen
Ratatouille
No Reservations
Chef
Vatel
Tampopo
The God Of Cookery
Waiter!
Eat Drink Man Woman
When You Comin' Back, Red Ryder?
Big Night
The Big Restaurant
Mostly Martha
Dinner Rush
Babette’s Feast
Monsieur Albert
La Grande Bouffe
Service for Ladies
Bosko's Soda Fountain
Jiro Dreams of Sushi
Porky's Last Stand
The Slammin' Salmon
Love's Kitchen
Bread of Happiness
Cafe Isobe
Amoklauf
La colmena
Julie&Julia
Diner
Gravy
Todays Special
The White Horse Inn
Sweet Bunch
Eating Raoul
Vienna Tales
Kamome Shokudo
Who Is Killing The Great Chefs Of Europe?
Burnt
The Other Side of Hope
Perfect Sense
Still Waiting...
The Petrified Forest
Lights in the Dusk
Summer in Tyrol
Waiting...
Izakaya Chōji
The Lunchbox


29 Mayıs 2018 Salı

Annihilation

Annihilation'ı beğendiyeseniz şu filmleri de mutlaka izlemelisiniz.

2001: A Space Odyssey - 1969 - Stanley Kubrick
Solaris - 1979 - Andrey Tarkovsky
Stalker - 1979 - Andrey Tavkovsky
The Thing - 1982 - John Carpenter
The Fountain - 2006 - Darren Aronofsky
The Thing - 2011 - Matthijs van Heijningen
The Tree of Life - 2011 - Terrence Mallick
Under the Skin - 2013 - Jonathan Glazer
Upsyream Color - 2013 - Shane Carruth
Ex-Machina - 2015 - Alex Garland
Arrival - 2016 - Dennis Villeneuve



22 Mayıs 2018 Salı

Bir Yiğit Kesin Konuşsa...

Bu yiğit;
neden hep kesin konuşur,
neden hiç bir dediği çıkmaz,
neden başkalarının öngörüleri hep çıkar ve
bu yiğidin öngörüsü asla olmaz?

12 Mayıs 2018 Cumartesi

Kabul Etmek Ya Da Etmemek

Kabul etmek ya da etmemek, ikisinin arasındaki fark şudur:
- Kabul edersen önlem alır, kontrollü biçimde raya oturtursun. Kaldı ki görevinin gereği gerçekleri önceden görüp tedbir almaktan ibarettir.
 - Ya da kabul etmez, önlem almaz, raydan çıkartırsın.   
 


10 Mayıs 2018 Perşembe

9 Mayıs 2018 Çarşamba

Gölge

"İnsan bir düşün gölgesidir" Pindaros
Fotoğraf: Alexei Bednij 

27 Mart 2018 Salı

Birazdan Teatro Bomboş Kalacak

Birazdan teatro bomboş kalacak... Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar... Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır... Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir...Hiranuş’la Virjinya’nın bir diyaloğu eski kostümlerin birinin yırtığına sığınmıştır...
İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler... Artık kendimiz yoğuz... Seyircilerimiz de kalmadı... Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar... Gün ağırır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır... Perde...

Sersem Koca’nın Kurnaz Karısı - Haldun Taner
Tomas Fasülyeciyan’ın tiradından


Meraklısına Linkler:


12 Şubat 2018 Pazartesi

11 Şubat 2018 Pazar

Mutlu

"Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer; her mutsuz ailenin mutsuzluğuysa kendine özgüdür."   
Tolstoy, Anna Karenina'ya bu cümle ile başlar ve yazar, çizer, bozar yeniden yazar, defalarca....

10 Şubat 2018 Cumartesi